Sepetinizde herhangi bir ürün bulunmamaktadır.
Dünyada sayısı 750 000 – 1 000 000 arasında olduğu tahmin edilen bitki türünün 500 000 kadarı tanımlanıp isimlendirilmiştir. Her yıl 2000 civarında yeni tohumlu bitki türü tanımlanmaktadır. Türkiye’de doğal yetişen 11 400 kadar çiçekli bitki ve eğreltinin yaklaşık üçte biri endemiktir. Dünya Sağlık Örgütü raporuna göre, dünya üzerinde tıbbi amaçlarla kullanılan yaklaşık 70 000 bitkinin 21 000 kadarı ilaç sanayinde kullanılmaktadır. Ülkemizde çoğu doğal yetişen türlerin sadece 1000 kadarı tıbbi amaçla kullanılmaktadır. Farmakopeye kayıtlı bitki sayısı ise 200’den fazladır.
Bitkilerin tedavi amacıyla kullanımı insanlık tarihi kadar eskidir. Eski uygarlıkların tıbbi bitkiler hakkındaki bilgilerini, kalan kitabeler ve arkeolojik materyallerden öğreniyoruz.
Tarih öncesi dönemi: Yontma taş devri M.Ö. 50 000 yılları -kitabeler ve arkeolojik materyallerMezopotamya dönemi: Sümer, Akad ve Asurlar M.Ö. 3000 yılları -kitabeler ve arkeolojik materyaller
Mısır dönemi: M.Ö. 1550’de yazılmış bir papirüste kayıtlı 450 kadar hastalığa rastlanmış, nebati ve hayvani menşeli ilaçların hastalıkların tedavisinde kullanıldığı anlaşılmıştır. Mısırlılar, Mentha x piperita L. (nane), Sinapis nigra L. (siyah hardal), Cassia acutifolia L. (sinameki), Papaver somniferum L. (haşhaş), Scilla maritima L. (ada soğanı), Datura stramonium L. (tatula) gibi tıbbi bitkileri kullanmışlardır.
Hitit dönemi: M.Ö. 1500 yıllarına ait Hitit tabletlerinde bulunan reçetelerde adamotu, alıç, arpa, buğday, safran, sarımsak.. gibi bitkilere rastlanılmıştır.
Grek dönemi: Dönemin önemli ismi Hipokrates (M.Ö. 460-377), döneminde kullanılan 400 tür tıbbi bitkiden ayrıntılı olarak bahsetmiştir.
Roma ve Bizans dönemi: Birinci yüzyılda, Dioskorides’in yazdığı “Müdâvî ilaçlar” kitabında 600’den fazla tıbbi bitki hakkında etraflı bilgi bulunmaktadır. Galen ise bitkisel kökenli yeni preparat ve formüller geliştirmiştir.
İslam dönemi: İslam uygarlığı döneminde Ebu Biruni, İbni Sina, İbni Baytar gibi büyük hekimler yetişmiştir. O devrin Türk bilgini meşhur İbn-i Sina (980-1037) yüzden fazla ilmî eser bırakmıştır. En büyük eserleri “Şifa” ve “Kanun fit-Tıb“dır. Bu eserlerde 900’den fazla tıbbi bitki, hayvani ve inorganik kökenli ilaç yer almaktadır.
Selçuklu ve Osmanlı dönemi: Bu dönemde müslümanlar 1600’den fazla tıbbi bitkiyi biliyordu. Avrupa ise Amerika’nın keşfinden sonra ilave edilen yeni bitkilerle daha
da zenginleşti; bu bitkilere örnek Erytroxylon coca Lam. (koka), Cinchona sucdrubra Pav. (kinin ağacı), Theobroma cacao L. (kakao ağacı), Hydrastis canadensis L. (hidrastis), Polygala senega L. (senega) verilebilir. Yeni keşiflerle fitokimyada da hızlı ilerlemeler kaydedilmiştir. 19. yüzyılda tıbbi bitkiler üzerinde önemli ölçüde inceleme yapılmıştır. Bu dönemde ilaç sanayi de gelişmiştir. 1806’da afyondan saf morfin alkaloiti elde edilmiş ve morfinin uyuşturucu etkisi keşfedilmiştir. Bu sonuç bitkilerde aktif madde araştırmalarını teşvik etmiş, kısa zamanda striknin, veratrin ve kinin alkaloitleri, 19. yüzyılın ortalarındaysa bitkilerden diğer aktif maddeler (glikozitler, saponinler, reçineler vs.) izole edilmiştir. 19. yüzyılın sonları 20. yüzyılın başlarında, vitaminler ve antibiyotiklerin keşfi bilimde yeni sayfalar açmıştır. Bitkilerin tedavi etkileri hakkında araştırmalar halen devam etmektedir.
Bitkilerin tamamı ya da bir kısmı kullanılır: Herba-bitkinin tamamı, Radix-kök, Rizom-yeraltı gövde, Tuber-yumru gövde, Bulbus-soğan, Korteks-kabuk, Linumodun, Folia-yaprak, Flos-çiçek, Fructus-meyve, Semen-tohum, Stilus Stigma
Bitkilerin işlemden geçmesiyle elde edilen kısımlar kullanılabilir: Gummi-zamk, Reçine-balsam
Sadece etken maddesi kullanılabilir-MentolTentür, şurup, hulasa, ekstre gibi galenik preparatlar halinde kullanılabilir.
Tıbbi bitkiler planlı toplanmalı, tabiatı korumaya özen gösterilmelidir. Tıbbi bitkileri toplayan kişinin tanıması için en azından temel botanik bilgisi olmalıdır. Doğru bitki toplamak için herbaryum örnekleriyle karşılaştırarak bitkiyi teşhis etmek gerekir. Tecrübelere göre taze toplanmış bitkiler en etkili tedavileri sağlamaktadır. Taze bitkiler şubat sonu ile kasım sonu arasında toplanabilir. Kış için, en etkili oldukları zamanda toplanarak kurutulmuş bitkilerden, belli oranda stok hazırlamak yeterlidir. Yapraklar, bitki çiçek açmaya başladığı zaman toplanmalıdır.
Çiçekler, tamamen açılmadan veya tomurcuk halinde toplanmalıdır. Kökler, bitkinin toprak üstündeki kısımları kuruduktan sonra toplanmalıdır. Kabuklar, bitki yapraklarını döktükten sonra toplanmalıdır. Meyveler, olgunlaştıktan sonra toplanmalıdır.
1) Genetik Faktörler: Kimyasal ırk
2) Yetişme şartları: İklim (sıcaklık, ışık ve yağmur), toprak (pH, ağır metal ve verimlilik), çevredeki böcek ve canlılar
3) Hasat şartları ve kurutma: Hasat zamanı (çiçeklenme öncesi, sırası veya sonrası),
hasat sonrası yapılan işlemler (yıkama, soyma), kurutma (metot, süre ve sıcaklık)
Bitkiler, kökler hariç, kurutulmadan yıkanmazlar. Kurallara uygun toplanmış bitkiler temiz bezlerin veya baskısız ve boyasız kağıtların üzerine serpiştirilerek gölgeli, havadar ve sıcak yerlerde en çabuk şekilde kurutulur. Kökleri, kabukları ve çok sulu kısımları kurutmak için 35 dereceyi aşmayacak şekilde yapay sıcaklık da kullanılabilir. Dikkatle yıkanmış köklerin kurutulmaya bırakılmadan önce küçük parçalara ayrılması daha doğru olur.
Tedavi preparatlarında kullanılacak bitkiden iyi sonuç alabilmek için;
Drogların tedavi edici etkisi, miktarına, verilme şekline, kullananın fiziksel yapısına, droga tepkisine vs. bağlıdır. Bitkisel droglarla hazırlanan ilaçlardan mucize etki beklenmemelidir. Tıbbi bitkilerin tedavi edici etkileri yavaş fakat kalıcıdır. Beklenen fayda için tedaviye uzun süre (3-4 hafta) devam etmek gerekir. Drogların kullanılmasında en yaygın usul “infüzyon” (demleme) yöntemidir. Çiçek ve ince yaprak taşıyan droglar, infüzyon yöntemiyle her defa taze olarak hazırlanmalıdır. Kök, kabuk, sert meyve ve tohum drogları “dekoksiyon” (kaynatma) yöntemiyle hazırlanmalıdır.
Sıklıkla başvurduğumuz ıhlamur, nane, kekik, adaçayı, rezene, papatya, vs. gibi bitkileri sadece basit rahatsızlıkların tedavisinde kullanmalıyız. Üzerinde yeterli toksisite testleri ve klinik deneyler yapılmamış veya halk arasında güvenli ve etkili kullanımı uzun süredir bilinmeyen bitkiler tedavi amacıyla kullanılmamalıdır. Zira yanlış bitki kullanımı istenmeyen durumlara yol açabilir.
Dünyada en çok satılan bitkisel ilaçlar, 200 milyon doların üzerindeki satış hacmiyle Ginkgo biloba (Mabet ağacı) yapraklarının standart ekstresi, 50 milyon doların üzerindeki satış hacmiyle bir ginseng ürünü ve 40 milyon dolarlık satış hacmiyle bir sarımsak ürünüdür. İlaç sanayimiz ne yazık ki çok az bitkisel müstahzar ürettiğinden Türkiye ithal bitkisel ilaç ve çayların kontrolsüz pazarı haline gelmiştir. Pek çok bitkisel ürün “gıda takviyesi” sınıfına dahil edilip Tarım Bakanlığı izniyle yurda girmekte ve Sağlık Bakanlığı’nın konuya gereken hassasiyeti göstermemesi yüzünden farklı standartlarda çok sayıda yerli ve yabancı bitkisel ürün kontrolsüz şekilde kullanıma sunulmaktadır.
Bitki esaslı ilaçlara bu kadar çok ilgi olmasının sebeplerinden biri de birden fazla etkiye sahip olmalarıdır. Kalp-damar hastalıklarından soğuk algınlığına, hazmı düzenleyen tesirlerinden kansızlığa ve “önce sağlık” ve “kendi doktorun kendin ol” anlayışı insanlara cazip gelmektedir. Bitkilerin, sentetiklere göre yan etkilerinin olmaması ya da az olması, Sentetik ilaçların çok pahalı olması, Tedaviye yeni giren sentetik bileşiklerin bazılarında tehlikeli yan etkilerin görülmesi, Bitkilerin ise uzun zamandır kullanıldıklarından yan etkilerinin iyi bilinmesi, bu eğilimi artırmıştır. Son dönemlerde bitkilere duyulan yoğun ilgiye, tıp camiası şüphe ve endişe ile bakmaktadır.
Bunun çeşitli sebepleri vardır. Tıp Fakültelerinin eğitim programlarında bitkilerle tedaviyi içine alan bir dersin olmaması en önemli nedenler arasındadır. Avrupa (bilhassa, bitkisel ilaç endüstrisinin gelişmiş olduğu Almanya’da) ve ABD’de hiç olmazsa “alternatif ve tamamlayıcı tıp” adı altında bu eğitim verilmektedir. Ayrıca Almanya, Fransa ve İsviçre’de doktorların %80’i bitkisel ilaçları düzenli olarak reçetelerine yazmakta, Almanya’da bitkisel ilaçların %80’i eczanelerde hazırlanmakta ve %42’si reçeteli ilaçlar sınıfına girmektedir. Oysa ülkemizde doktorlarımız, kökenini bilerek veya bilmeyerek reçetelerine yazdıkları pekçok ilaç hammaddeleri (morfin, kodein, papaverin, kinin, kinidin, atropin, hiyosin, digitoksin, digoksin, sennozit, rezerpin, vinkristin, vinblastin, mentol, timol, ökaliptol, ginkgo ve ginseng ekstresi vb. gibi) bitkilerden elde edilmektedir.
Hastaların doktorlara danışmadan bitkisel ürünleri kullanmaları ne kadar yanlış ise, doktorların da bu konuda hastalarını yalnız bırakmaları o kadar yanlıştır. Ülkemizde bitkisel droglar kontrolsüz bir şekilde ilaç olarak kullanılmaktadır. Eczacılar tıbbi bitkiler ve bitkisel ilaçlar konusunda üniversite eğitimi almış tek meslek grubudur ve tedavide kullanımı amaçlayan her türlü tıbbi bitkisel ürün, ilaç, tıbbi çay gıda takviyesi, sadece eczanelerde satılmalıdır.
Tedavide kullanılması önerilen bitkiler Avrupa Farmakope’sinde kayıtlıdır. Eczacıların temel başvuru kitabı olan farmakopedeki standartlar sentetik ve doğal ilaç hammaddelerinin kalite sınırlarını belirlemektedir. Bilimsel temele dayanan ve yararları kanıtlanmış fitoterapötiklerin tedavide uygun bir yer almasının sağlanması eczacıların olduğu kadar, doktorlarında kolektif gayretlerine gereksinim vardır. Bu durum ülkemizde fitoterapinin yani bitkilerle tedavinin geleceğini belirleyecek bir kıstas niteliğindedir.
Türkiye’de kullanılan droglar=ilaç hammaddeleri üzerine bilimsel araştırmalar 19. yüzyıl sonlarında başlamıştır. 1976 yılından başlayarak iki yılda bir “Bitkisel İlaç Hammaddeleri Toplantısı – BİHAT” adıyla bitkilerle ilgili yapılan çalışmaların sunulduğu, bilgi ve deneyimlerin paylaşıldığı, tıbbi bitkiden ilaca / bitkisel ilaca geçiş sorunlarının konuşulduğu ve çözümlerin tartışıldığı toplantılar düzenlenmektedir. Türkiye tıbbi bitkileri üzerine yapılan araştırmalar, konularına göre 4 kısımda toplanabilir: Tıbbi bitkilerin morfolojik ve anatomik özelliklerini inceleyen kimyasal araştırmalar Tıbbi ve zehirli bitkilerin farmakolojik özelliklerini inceleyen farmakolojik araştırmalar Tıbbi bitkilerin halk arasında kullanımları, etkileri ve isimlerini inceleyen folklorik araştırmalar
Özellikle cumhuriyet döneminde ilgi çekmeye başlayan folklorik araştırmalar günümüzde ilgi çekmeye devam etmektedir.
Türkiye’de halk ilacı olarak kullanılan bitkiler hakkında yapılan folklorik çalışmaları, bu bitkilerin biyolojik tesirlerinin belirlenmesi ve esas aktif bileşenlerinin ayrılması çalışmaları takip etmelidir. Ülkemizde mevcut zengin bitki kaynakları ve araştırmacı potansiyeli ile önemli sonuçlar elde edilebilir. En önemli ilaç kaynaklarından olan bitkilere, büyük ilaç şirketleri yeni yapılar için yeniden büyük ilgi göstermektedirler. WHO tanımlamasına göre, bitkisel drog ya da karışımlarını olduğu gibi veya değişik preparatları halinde etkili kısım olarak taşıyan bitmiş, etiketlenmiş, tıbbi ürünler veya müstahzarlar bitkisel ilaçtır. Bitkisel ilaçları ve uygulamalarını iyi anlamak için onların botaniğinin, kimyasının, farmakolojisinin, toksikolojisinin ve klinik etkilerinin bilinmesi gerekir. WHO raporuna göre, dünya nüfusunun %60’ı sentetik ilaçları hiç kullanmamakta, dörtte üçü ise kendi geleneksel kültüründeki bitkisel kaynaklı ilaçları kullanmaktadır. ABD’de halen ticari olarak bitkilerden ekstre edilen ilaçların %75’i etnobotanik bulgular sonucunda elde edilmiştir.
Etnobotanik insanlarla bitkiler arasındaki ilişkileri inceleyen bilim dalıdır. Bu tanım ilk kez 1896’da John W. Harshberger tarafından kullanılmıştır. Etnobotanik çalışmalar, bitkilerin bilimsel olarak değerlendirilmelerine çok önemli katkı sağlar. Etnobotanik, tıbbi ve gıda kullanımı olan bitkiler, günlük hayatta bitkilerden faydalanma (örneğin çeşitli aletlerin yapımında) ve hatta etrafta bulunan bitkilere sadece isim vermiş olmaları ile etnobotanik ilgi alanıdır. Ülkemizde etnobotanik çalışmalar, özellikle tıbbi bitkiler alanında yoğunlaşmıştır. Etnobotaniğin ilgi alanına, bitkinin adlandırma, kullanılma, toplanma, yetiştirilme ve gıda ya da ilaç haline getirilme şekli, reçetesi, tarifi, formülü, bulunduğu kültürde taşıdığı anlam ya da kullanılmayan bitkiler girer. Bitkisel malzemelerle yapılan ürünler kullanımları bitince çabuk elden çıkarılır. Bilginin kaybolmaması için, kullanımı azalan hasır, sepet, tarım ve müzik aletleri yapım teknikleri belgelenerek envanterleşmelidir. 2002 yılında, Türkiye Bilimler Akademisi, Türkiye Kültür Sektörü (TÜBA-TÜKSEK) kapsamına etnobotanik çalışmaları da alarak, halkın bitkilerle ilişkisini ilk kez envanterleşmiştir.
Etnobotanik insanların bitkilerden yararlanma şekillerine göre bitkileri; tıbbi, gıda, yem, yakacak olarak kullanılanlar, katran, zamk, narkotik, süs, boya, el sanatları, rüzgar kesici, erozyon önleyici olarak kullanılan diğer yararlı bitkiler ve güzel kokulular, zehirli bitkiler, hayvanların sevmediği bitkiler, kötü kokanlar vb. gibi yararlı ve zararlı kabul edilen bitkiler şeklinde tanımlar. Etnobotanik çalışmalar, farklı disiplinlerden uzmanların ekip çalışması ve farklı bilimsel tekniklerle tam olarak gerçekleştirilebilir. Etnobotanik, bir yörede kullanılan her türlü bitkinin araştırılması olduğuna göre, yararlanılan tüm bitkiler olabildiğince saptanmalı ve örneklemesi yapılmalıdır. Kısa dönemli ya da dar bütçeli araştırmalar tek bitki grubu (örneğin tıbbi bitkiler, bir hastalığın tedavisinde kullanılanlar gibi) ile de sınırlandırılabilir. Çalışma alanında kaynak kişilerle yapılan görüşmelerde sorulan soru ve anketlerle kullanılan bitkiler ve kullanım amaçları öğrenilir. Soru formunda, bitkinin yerel adı, bulunduğu yer, kullanım amacı, kullanılan kısmı, kullanım şekli yer almalıdır.
Kullanılan şifalı bitkilerin adları
İyi geldiği rahatsızlık
Toplandığı ay
Toplandığı yerler (mevki adı, bulunulan yere mesafesi)
Toplanılan kısımları
Hazırlanışı (demleme, kaynatma, lapa/yakı vb.)
Kullanım şekli (Nasıl uygulanır? Aç mı tok mu kullanılır? Ne zaman, ne miktarda ve
süreyle kullanılır?)
Yerleşim alanlarından toplanan bütün bilgiler derlenir. Bitki tanımlamaları yapıldıktan sonra, bilimsel yayınlar taranarak belirtilen kullanımlarla uyumlu bilgiler edinilip edinilmediği araştırılmalıdır. Daha sonra bitkiler familyalarına göre alfabetik olarak sıralanırlar. Çalışma sonunda verileri listelemek değil, bunları biraraya getirerek
kültürel bir bütünlük oluşturmak amaçlanmalıdır. Çalışmalarda elde edilen verilerin
herkesin alabileceği kitapcıklar şeklinde basımı, genç kuşakların bu bilgiye erişimi ve
sahip çıkması açısından son derece önemlidir.
Ayrıca bitkilerden yararlanma çeşitliliğinin anlaşılması doğa koruma, genetik kaynaklar ve biyoçeşitliliğin korunması çalışmalarına da katkı sağlayacaktır.
Kaynaklar
Başer, K.H.C. Fitomed, 5: 8-11, 2008.
K.H.C. Başer, Honda G., Miki, W. Herb Drugs and Herbalists in Turkey, 1986.
Baytop, T., Türkiye’de Bitkiler ile Tedavi, 1999.
Çubukçu, B., Meriçli,A., Mat, A., Sarıyar, G., Sülüpınar, N., Merimli, F., Fitoterapi yardımcı ders kitabı,2002.
Demirezer, Ö. Modern Fitofarmakoterapi ve doğal farmasötikler, 1: 3, 2009.
Ertuğ, F., Tümen, G., Çelik, A., Dirmenci, T., Tüba Kültür Envanteri Dergisi, 2: 201, 2004.
Ertuğ, F., Etnobotanik Notları, 2009.
Kaya, A., Doğadan Sağlığa Ders Notları, 2007.
Cansaran, A., Kaya, Ö.F., Tüba Kültür Envanteri Dergisi, 5:136-138, 2006.
Meriçli, F. Fitomed, 2: 7, 2008.
Prof. Dr. Ayla Kaya ‘nın Bitkilerle Tedavi Sempozyumu Makalesi
Anadolu Üniversitesi Eczacılık Fakültesi
Farmasötik Botanik Anabilim Dalı